NÖBETÇİ ECZANELER   ACİL HİZMETLER   HAVA DURUMU   NAMAZ VAKİTLERİ
Story
MOSSAD'da...
Story
Gözaltına...
Story
Moskova'd...
Story
Bursa'da ...
Story
Ahlatcı H...
Story
Ertan Tor...
Story
Fenerbahç...
Story
Gazeteci ...
Story
Eskişehir...
Story
Özgür Öze...
×
TBMM Genel Konseyi'nde 11. Yargı Paketi Görüşmeleri Başladı.

TBMM Genel Konseyi'nde 11. Yargı Paketi Görüşmeleri Başladı.

(TBMM) - TBMM Genel Kurulu'nda konuşan CHP İstanbul Milletvekili Turan Taşkın Özer, "Bundan önceki 10 yargı paketine baktığımızda, yargının daha bağımsız, daha tarafsız, daha öngörülebilir hale geldiğini söyleyebilen var mı; yok. Buradan dışarı çıkalım, sokağa çıkalım, vatandaşa soralım; kimse adalet düzeninden memnun değil, kimsenin adaletten bir beklentisi kalmamış. Adalet Bakanı ve bir avuç muhterisin dışında bu düzenden memnun olan da yok çünkü sorun, sadece mevzuat eksikliği değil, sorun yargının siyasal iktidarla kurduğu ilişkinin amacı ve niteliği" dedi.

TBMM Genel Kurulu'nda kamuoyunda "11. Yargı Paketi" olarak bilinen, Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifini görüşmeleri başladı. Teklifin tümü üzerine yapılan konuşmaların ardından teklifin birinci bölümüne geçilmesine karar verildi.

Yeni Yol Partisi Grup Başkanvekili Selçuk Özdağ, kanun teklifine ilişkin şunları söyledi:

"Elimize bir metin var, 'Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi' adını taşıyor ancak içeriğine baktığımızda karşımızda bir hukuk metni değil, bir yamalı bohça, adeta sorumluluktan kaçış belgesi görüyoruz. Biz muhalefet olarak bir yıl önce, 17 Aralık 2024 tarihinde bir kanun teklifi vermiştik, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'da değişiklik yapılsın demiştik, derdimiz şuydu; aynı tarihte aynı suçu işlemiş, aynı cezayı almış iki insanı düşünün, yamalı bohça mesabesindeki İnfaz Kanunu'muz ve ceza hukukumuzdaki farklı uygulamalar nedeniyle bir vatandaşımız özgürlüğüne kavuşurken diğeri demir parmaklıklar ardında kalmaya devam ediyor. Bakın, suçları konuşmuyorum, bütün suçlara karşıyız. O nedenle, bu suçlar üzerinden 'bu kamuda çok daha fazla infial yaratıyor, bu suç ise daha az infial yaratıyor' diye bakmak doğru değil, adalet ve eşitlik üzerinden bakmakta fayda var."

"Mağduriyetler görmezden gelinerek adalet tesis edilemez"

Yasama pratiğinde 'torba yasa' yönteminin kullanılmaması gerektiğini vurgulayan Özdağ, "Tartıştığımız bu teklifle tam 12 farklı kanunda düzenleme yapılıyor. Modern hukuk dünyasında 'torba yasa' denilen bu yöntem yasama kalitesinin adeta katilidir. Etki analizi yapılmadan bu kanun huzura getirilmiştir ve bu kanun içerisinde ne vardır söyleyeyim size; Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunu'nu sıkıştırmıştınız araya, şimdi o çıkartılıyor. Biz burada neyi oyluyoruz? Yargı reformunu mu, yoksa idari borç yapılandırmasını mı" ifadelerini kullandı.

Özdağ, Kovid 19 düzenlemesine ilişkin, "Dağ fare doğurdu diyeceğim, dağ fare de doğurmadı ve şimdi aynı şekilde, bazı suçlar bugün daraltılırken, o gün daraltılmamış, şimdi onlar çıkmışlar. Şimdi, bazı suçlar da burada daraltılmış oluyor. Burada da bir çelişki var, burada da bir hukuksuzluk var, burada da bir keyfilik var. O nedenle bunun da düzeltilmesi gerekmektedir. Mağduriyetler görmezden gelinerek adalet tesis edilemez. Bu 11. yargı paketi de Türkiye'ye bir huzur getirmeyecek, adalet devletlerin dinidir ama görüyorum ki palyatif tedbirlerle çözüm bulmaya çalışıyorsunuz ve bu palyatif tedbirlerle bir problemi çözerken daha büyük bir problemi kucağımıza bırakıyorsunuz diyor; bu kanun teklifi bu şekilde gelirse, devam ederse, bir uzlaşma kültürü oluşmazsa, uzlaşamazsak ret oyu vereceğimizi şimdiden deklare ediyorum" dedi.

"Teklifteki şekliyle yapılan ayrımın hukuki, sosyolojik veya bilimsel bir temeli yoktur"

İYİ Parti Afyonkarahisar Milletvekili Hakan Şeref Olgun şunları söyledi:

"Covid-19 infaz düzenlemesi ilk yürürlüğe girdiğinde Türkiye olağanüstü bir dönemden geçiyordu. Pandeminin yarattığı ağır sağlık tehdidi karşısında cezaevlerinde telafisi mümkün olmayan sonuçların önüne geçmek, toplum sağlığını korumak ve acil riskleri azaltmak için hızlı ve istisnai tedbir alınması gerekiyordu. O günün şartlarında kabul edilen infaz düzenlemesi olağanüstü koşulların zorunlu kıldığı geçici ve istisnai bir uygulamaydı ancak bu uygulamanın ceza hukukunun temel prensiplerine ve Anayasa'nın eşitlik ilkesine de aykırılıklarının giderilmesi gerekiyordu. Bu nedenle, 31 Temmuz 2023'te yapılan düzenlemede suç tarihinin esas alınması baştan beri savunduğumuz gibi doğru bir öneridir ancak bugün artık o şartlar yoktur, pandemi tehdidi sona ermiştir.

Geçici bir dönemin ürünü olan bu düzenlemenin olağan dönemde uygulanmaya devam etmesi ancak yaşam hakkını koruyan ceza hukuku prensipleriyle uyumlu, kapsamı açıkça tanımlanmış istisnalarla mümkün olmalıdır. Adalet Komisyonunda kabul edilen önergeyle kadına ve çocuğa karşı işlenen suçlar ile cinsel taciz suçlarının kapsam dışı bırakılması isabetli olmuştur. Bunların dışında bu düzenlemenin yaratacağı sonuçların en ağır biçimde hissedileceği alanlardan birisi de deprem suçlarıdır. Yine, kasten insan öldürme suçlarının her türü yani temel hali ile nitelikli bütün halleri yasa kapsamı dışında tutulmalıdır. Zira öldürme suçlarında korunan hukuki değerin merkezinde sadece ve öncelikle insan vardır. Keza nitelikli hallerin hepsinin yekdiğerinden daha az önemli ve tehlikeli olduğu söylenemez. Dolayısıyla, teklifteki şekliyle yapılan ayrımın hukuki, sosyolojik veya bilimsel bir temeli yoktur."

"Paket hem mevcut ayırımcılığı sürdürüyor hem de yeni ayrımcılık formları üretiyor"

DEM Parti Van Milletvekili Zülküf Uçar ise şu ifadelere yer verdi:

"İktidarın son zamanlarda getirdiği yargı paketlerinde hiç değişmeyen bir kural var; kısmi iyileştirme getirdiği her hakkın karşısında bir hak ve özgürlüğü kısıtlanmaktan vazgeçmiyor. İktidar hukukta da kaşıkla verdiğini maalesef kepçeyle alıyor, bu yargı paketinde de aynı kuralı devam ettirmiş. Misal verecek olursak, toplumdaki mağduriyetlerden biri olan Türk Ceza Kanunu'nun 158'inci maddesinde buna ilişkin 2 ayrı maddede düzenleme yaptığını iddia ediyor ama bunu yaparken bir yandan da mülkiyet hakkını sınırlıyor, mülkiyet hakkını müdahaleye açıyor. Hakaret suçlarını cezalandırma rejiminde bir yumuşamaya gittiğini belirtiyor ama aynı düzenlemeyle eşitlik ilkesini ihlal ediyor. İktidar her bir kısmi iyileştirmeye karşılık insanların temel hak ve hürriyetlerinden parça parça kopararak yargı paketleri getirmeye devam ediyor. Öyle görünüyor ki bizim, iktidara öncelikle şunu anlatmamız gerekiyor; toplumsal adalet, hukuk ve haklar rejimi sıfır toplamlı bir oyun değildir. Bir hakkı hukuka dahil ederken bir başka hakkı sırf sıfıra ulaşmak için o hakka saldırmak zorunda değilsiniz, o hakkı ortadan kaldırmak zorunda değilsiniz.

Uçar, 11. Yargı Paketine ilişkin, "Paket hem mevcut ayrımcılığı sürdürüyor hem de yeni ayrımcılık formları üretiyor. Bakın, 27'nci maddedeki Covid düzenlenmesi üzerinden siyasi tutsaklar ile adi tutuklular arasındaki ayrımcılık aynen devam ettiriliyor. Şu an hapishanelerde yüzlerce ağır hasta tutsak var, çoğunun otuz yılı dolmuş olmasına rağmen paralel mahkeme görevleri yürüten idare ve gözlem kurulularının kararlarıyla çoğunun infazı yakılıyor, maalesef ki zulüm devam ettiriyor. Paket, mevcut olanla da sınırlı kalmıyor, yeni ayrımcılık biçimlerini de ortaya çıkarıyor, hukuka dahil ediyor. Örneğin, 16'ncı maddede, hakaret suçu düzenlemesinde yurttaşlar ile kamu görevlileri arasında ayrımcılık üretiyor. Oysa, hakaret suçunun kamu görevlilerine ayrı bir cezalandırma rejimiyle düzenlenmesi eşitlik ilkesinin açık bir ihlalidir. Yine, on birinci yargı paketinin başlıca arayışı otoriterleşmedir. Pakette toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin alanı daraltılıyor, internet yayınları sınırlanıyor, ifade özgürlüğü kısıtlanıyor" dedi.

"10 yargı paketine baktığımızda yargının daha tarafsız hale geldiğini söyleyen yok"

CHP İstanbul Milletvekili Turan Taşkın Özer ise şunları söyledi:

"Bundan önceki 10 yargı paketine baktığımızda, yargının daha bağımsız, daha tarafsız, daha öngörülebilir hale geldiğini söyleyebilen var mı; yok. Buradan dışarı çıkalım, sokağa çıkalım, vatandaşa soralım; kimse adalet düzeninden memnun değil, kimsenin adaletten bir beklentisi kalmamış. Adalet Bakanı ve bir avuç muhterisin dışında bu düzenden memnun olan da yok çünkü sorun, sadece mevzuat eksikliği değil, evet, orada da eksikler var ama sorun, sadece o değil; sorun, yargının siyasal iktidarla kurduğu ilişkinin amacı ve niteliği.

"İki yılda bu insanlar doldur boşalt yöntemiyle girip çıkıyorsa demek ki Türkiye'de adalet yok"

Şahsı adına söz alan CHP Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül ise, "23 yıllık AKP iktidarında bizler 23 yıl sonra 59 bin kişinin cezaevinde bulunduğu bir ülkeden 428 bin kişinin cezaevinde bulunduğu bir ülke haline geldik. Acaba 31 Temmuz 2023 yılında yapılan infaz indiriminden sonra 200 bin kişiye yakın mahkum açık cezaevine çıktı, serbest kaldı. 200 bine yakın kişi nasıl doldurdu iki yıl içinde bunun sebebini araştırmamız lazım. Bunun birinci nedeni Türkiye'de 'reform' diye ortaya çıkıp yargı strateji belgeleri adı altında çıkartılan belgelerle, insan hakları eylem planlarıyla demek ki adalet sağlanmamış. Türkiye'de demek ki hukuk devletinin kuralları işlememiş. Cezaevinde iki yılda bu insanlar doldur boşalt yöntemiyle girip çıkıyorsa demek ki Türkiye'de adalet yok" dedi.

Kaynak: ANKA / Güncel
Üye Girişi Üye Kayıt Firma Girişi Firma Kayıt