Mimarlar Odası Bursa Şubesi İdare Kurulu'nun açıklaması şöyle:

"12 Kasım 1999 tarihinde meydana gelen Düzce Zelzelesi, ülkemizin yakın tarihinde derin izler bırakmış, binlerce yurttaşımızın ömrünü yitirmesine ve on binlercesinin yaralanmasına neden olmuştur. Ortadan geçen 26 yıla karşın, yaşanan büyük acıların akabinde afet gerçeğiyle yüzleşmemiz gerektiği hâlâ ortadadır.

Yaşanan süreçte uygulamaya geçirilen mevzuat ve düzenlemeler, ne yazık ki kentsel ve kırsal alanlarda bütüncül planlama anlayışını ortadan kaldırmış; yapılı etrafta afet risklerini azaltmak yerine artırmıştır. Sağlıklı ve inançlı yapı üretim sürecinin teminatı olan kamusal kontrol devre dışı bırakılmış, yerine sermaye ve finans odaklı dönüşüm siyasetleri yerleşmiştir.

1999 Marmara ve 2011 Van sarsıntılarının akabinde, kentlerin afetlere karşı daha dirençli hale getirilmesi maksadıyla çıkarılan düzenlemeler uygulamada inançlı kentleşmeyi sağlamak yerine rant odaklı planlama ve yapılaşmayı teşvik etmiştir.

2012 yılında yürürlüğe konan Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun, "dönüşüm" ismi altında kentsel alanların denetimsiz biçimde tekrar inşa edilmesinin önünü açmış, kamusal fayda ve bilimsel kontrol unsurları geri plana itilmiştir.

Bugün gelinen noktada; kentlerimiz afetlere karşı hazırlıksızdır. Çünkü kamu kontrolü yetersiz, mesleksel bilgi ve yetkinliğe dayalı planlama süreçleri ise uygulamalardan dışlanmıştır.

2018 yılında "İmar Barışı" ismiyle çıkarılan düzenleme, kaçak yapılaşmayı adeta ödüllendirerek, kıyılardan ormanlara, tarım alanlarından içme suyu havzalarına kadar ülkenin doğal alanlarını geri dönülmez biçimde tahrip etmiştir. Bu uygulamalar sadece doğayı değil, hayat hakkını da tehdit eden siyasetler olarak ülke hafızasına kazınmıştır.

Oysa afetlerle başa çıkmanın yolu; bilimi rehber alan, toplumun tüm kısımlarının iştirakini gözeten, planlama ve kontrol süreçlerinde şeffaflığı temel kılan bir anlayıştan geçmektedir.

Mimarlar Odası Bursa Şubesi olarak bir sefer daha yineliyoruz:

Güvenli kentler tesadüflerle değil, bilimsel planlama, kamusal kontrol ve toplumsal dayanışma ile mümkündür.

Yaşanan her afet, bilimi, meslek prensiplerini ve kamusal sorumluluğu dışlayan siyasetlerin sonuçlarını bir sefer daha acı biçimde göstermektedir.

Bu vesileyle, 12 Kasım Düzce Depremi'nde ömrünü yitiren tüm yurttaşlarımızı hürmet ve rahmetle anıyor, doğal afetlerin yıkıma ve can kaybına dönüşmediği, sağlıklı, inançlı ve sağlam kentler için uğraşımızı kararlılıkla sürdüreceğimizi kamuoyuyla paylaşıyoruz.