Kafe işletmecisi Emirhan Demirbağ, dört yıl evvel Bursa'ya döndüğünü ve burada yeni bir fikirle yola çıktıklarını belirterek, "Daha evvel yurt dışındaydım, buraya geri döndükten sonra eşimle birlikte konsept dükkanlar açma fikri belirdi. Burada topladığımız antikalar ile dükkanlar açıyoruz ve bu çok güzelimize gidiyor" dedi.
Yurt dışından dönüşünde yanında getirdiği eşyaların yıllarca kolilerde beklediğini söyleyen Demirbağ, bu durumun kendisini harekete geçirdiğini söz ederek "Burada çok fazla antika ve eski eşyalarımız vardı, kendi değer verdiğimiz eşyalar kolilerin içinde ziyan olmasını istemedik. Ne kadar mühlet bu türlü duracakları belirli değildi. Biz de bir yer oluşturalım, burada sergileyelim istedik. Gelen giden eş dost olursa onlarla vakit geçirelim diye düşündük. Sonrasında beşerler ilgi göstermeye başladı, birinci kafe haline geldiği vakitlerde merdivenlerde sıra olmuştu, çok şaşırmıştık" biçiminde konuştu.

Başta bir depo üzere düşünülen yer, kısa müddette dost sohbetlerinden taşarak, nostaljik havasıyla Bursalıların ilgisini çeken bir kafeye dönüştü.

Ortaokulda başlayan merak, bir ömür stiline dönüştü

Koleksiyonculuğa ortaokul sıralarında başladığını anlatan Demirbağ, "Her şeyden evvel bu bir merakla başladı. Birinci ortaokul yıllarımda eski eşyalara ilgim olmaya başladı. Plaklar, kasetler, daktilo derken bu bir hastalık üzere devam etti. İşin içine girince ayrıntılarını öğreniyorsunuz. Daha kaliteli porselen bebekleri neresi yapıyor, pul koleksiyonu ne demektir, kitap koleksiyonu nasıl olur üzere şeyleri araştırdık. Birtakım eşyalarımız antika bedeli taşıyor, kimileri yalnızca eski eşyalar. Ancak hepsi insanları geçmişle buluşturuyor" tabirlerini kullandı.

Müze kıymetinde eşyalar lakin kırılganlık yüzünden sergilenmiyor

Kafede yüzlerce antika ve nostaljik modül yer alıyor. Lakin Demirbağ, en özel koleksiyonlarının burada sergilenmediğini belirtti: "Gerçekten müzelerde bulabileceğiniz eşyalarımız var ancak maalesef buraya getirmiyoruz. Daha evvel antika bir vazomu getirmiştim, biri çarpıp kırdı. O günden sonra çok değerli ve kolay ziyan görebilecek eşyalarımızı buraya getirmemeye karar verdik."

Her yaştan insan birebir masada buluşuyor

Demirbağ, "Buraya gelenler çok keyifli ayrılıyorlar. Bizi en çok keyifli eden kısmı ise her yaştan müşterilerimizin olması. 60-70 yaşlarındaki annelerimiz babalarımız evlatlarıyla birlikte geliyor, 13-15 yaşındaki kardeşlerimiz de geliyor. Tahminen de bayramda birbirlerinden kaçan iki kitleyi burada birebir ortamda buluşturuyoruz" diyerek yerin samimi atmosferini anlattı.

Menüde nostaljik sözler: ‘Bismillah dedin mi?'

Kafe'nin nostaljisi sırf dekorasyonda değil, menüde de kendini gösterdiğini belirten Demirbağ, "Menü isimlerimizi çocukken duyduğumuz sözlerle harmanladık. Çay yerine ‘Bismillah dedin mi', salep yerine ‘Ben gelinken 40 kiloydum' üzere sözler var. Evvelden olduğu üzere çay, salep, boza, oralet üzere içeceklerimiz var ancak tabi americano, latte üzere yeni jenerasyon kahvelerimiz de mevcut. Günümüzden büsbütün kopmuyoruz fakat kendi kültürümüzü koruyarak ilerlemek istiyoruz" dedi.

"Yeni yerlerde da kendi kültürümüzü tanıtacağız"

Demirbağ, kültürel dokuyu çağdaş ögelerle harmanladıklarını vurgulayarak, "Mekanlardan, stantlardan, seyahatlerden esinleniyoruz ancak karşı tarafın yaptığını kopyalamıyoruz. Kendi kültürümüzle harmanlamaktan hoşlanıyoruz. Yeni açacağımız mekânda bir İtalyan boyalı bir duvar düşünüyoruz lakin üzerine ‘Bismillah' yazacağız. Bir DJ kabini yapacağız lakin içinde Osmanlı fesi takan bir DJ olacak. Zira emelimiz kendi kültürümüzü tanıtmak" sözlerini kullandı.

"Kafemizi korumak istiyoruz"

Kafede plak boyama atölyeleri, sinema geceleri üzere nostaljik aktifliklerin düzenlendiğini aktaran Demirbağ, "Bu kafede ileriye dönük çok büyük planlarımız yok. Kafemizi korumak, bozulmamasını sağlamak istiyoruz. Ancak önümüzdeki aylarda farklı bir konseptle yeni bir yer daha açmayı planlıyoruz" dedi.